28 Ağustos, 2012

Damarlarım o kadar ince ki hemşire 2.kez denemesine rağmen başaramıyor, alnında terler birikiyor kızcağızın, çok da genç, onu kırmak istemiyorum ama canım acıyor ve muhtemelen daha tecrübeli birine ihtiyaç var zira doktor bey ısrarla "damar yolu açarken dikkatli olmalarını ve ilacın damar dışına akmasının sıkıntı yaratacağını "anlattı ona, vazgeçecek gibi.

Daha tecrübeli olduğu anlaşılan bir hemşire geliyor, kolumdan giremedi o da, her birinin elinde bir pamuk başka bir noktayı bastırıyorlar "elinizden girelim "diyor sonradan gelen, biraz uğraştıktan sonra başarıyor ,sırtımdan ter damlıyor sanki..

10 dakika yalnız kalıyorum odada.
Annem de geldi sabah bizimle, kocam kapıda birileriyle telefonda konuşuyor, kayınvalidem sanırım, herkes merakta, ilk gün malum.

Hemşire elinde ortalama bir serum şişesiyle dönüyor "ilacınız hazırlandı, yaklaşık 3 saat sürecek şekilde ayarladık, uyuyun, rahat olmaya çalışın, iyi hissetmezseniz de bize haber verin "diyerek çıkıyor.
Sol elimde takılı ilaç, 3 saniyede 1 damla damlıyor, içinde ne olduğunu ve bebeğime ve bana ne yapacağını bilmediğim bir ilaç gözümün içine baka baka vücuduma karışıyor, elimin üstü yanıyor.
Eski bir sağlıkçı olan anneme söylüyorum, "damar yolunda sıkıntı var sanırım" deyip hemşireyi çağırıyor, oynamış iğne yerinden ve damar dşına yayılmış ilaç, sonradan geçmeyen ve kahverengi bir leke olarak bana eşlik edecek olan o ilk leke ile tanışıyoruz o an, gözümü nereye çevrisem oraya takılıyor sanki..

Açılmayan ve Gayrettepe'yi geniş bir açıyla görmemizi sağlayan biyük bir pencere var odada, okurum belki diye getirdiğim kitabım önünde duruyor, en heyecanlı yerinde kalmıştım oysa ama ne kalkacak ne de isteyecek takati bulamıyorum kendimde.

Hoca geliyor gülümseyerek "rahat olun, siz bunu aşacaksınız ben inanıyorum, ilaç bittiğinde yeniden görüşeceğiz "diyor.

Kocam ve annem yatağın yanına koltuklarını çekip oturuyorlar, televizyonu açtırıyorum, Akasya Durağı, olsun kafam dağılır diyorum, uykum geliyor zaten, dalarım birazdan..

Oğlum uyuyor sanırım.
Sesi çıkmıyor yine.Ne zaman hastaneye gelsek yavaşlıyor oğluşum, benim stresimle mi ilgili acaba..

2-3 Saat kadar sürecek ilacın verilişi.
Sonra eve gidip, 21 gün sonra bir daha geleceğiz.
3 gün boyunca istifra etmek,yemek yiyememek,uyuyamamak, sinirli ve halsiz olmak beklenen etkilermiş, saçlarım ilk kürün hemen sonrasında dökülmeyecekmiş,belki bir sonraki küre yakın yada sonrasında olabilirmiş, bir de yazılı olarak getirdi bunları hemşire hanım.

Muhtemelen yine yanımda olacak annem ve belli etmesem de özellikle sürekli istifra etme kısmına çok üzülüyorum.

Ağrı yada acı hissetmiyorum gariptir ama çok korkuyorum, henüz çok küçük oğlum, ona ne yapıyorum şu anda, işte onu hiç bilmiyorum....

25 Ağustos, 2012

Kemoterapi tarihi belirlendi.
Kemoterapiyi uygulayacak ve benim takibimi yapacak Hocamı, Gökhan Hoca'yı çok seviyorum, gördüğüm en naif insanlardan biri, bana huzur veriyor ve ona çok güveniyorum.

Kaygılarını anlatıyor ve alışılmış bir durum olmadığı için, çok dikkatli olacaklarını ve içinde iyi bir jinekoloğun olduğu bir ekiple çalışacaklarını ekliyor.

Emekli sandığımdan sosyal güvencem olmasına ve güya Türkiye'de kanser tedavisi ücretsiz olmasına rağmen, eşim sürekli hastane muhasebesi ile görüşüyor ve canım sıkılmasın diye de bana anlatmıyor tahmin ediyorum, oysa şu an sadece bebeğimi düşünüyorum ben, ona kavuşayım da bir tek üstümdeki elbise kalsa umrumda değil, zavallı kocacık, ne çok yoruldu son günlerde..

Şimdi İzmir'e, annemlerin yanına gideceğim 2 haftalığına.Çandarlı bana iyi gelecek..2 hafta sonra döneceğiz ve kemoterapi başlayacak hemen, oğlum artık 6 aylık, kocaman bir adam.Güçlü kuvvetli bir çocuk olacak inşallah, tekmeleri tekme değil dayak seansı sanki, eşek sıpası, sağlıkla doğsun bebeğim inşallah da ben de onu döveceğim poposuna poposuna vurup:)

Kemoterapiler 21 gün arayla olacak.
Doktor Bey saçlarımın döküleceğini, kemoterapiler sonrası birkaç gün olası yaşayacaklarımı anlatıyor,incitmeden, ağlatmadan, acıyan ama gülümseyen gözleriyle.

3 kez kemoterapi alacağız Umut'la, sonra ciğerlerinin geliştiğini ve hayatta kalabileceğini düşündükleri ilk zamanda alacaklar onu.
İlk zamanda diyorum çünkü o kaldıkça, onun büyümesi beklendikçe her geçen gün benim hayatım tehlikeye giriyor.

Doktor, sizin bir an önce tedaviye başlayarak iyileşebilmeniz için bebeği almamız gerekiyor dediğinde tekmelemişti Umut,hiç bırakır mıyım ben onu, aşacağız birlikte..

Şimdi terapiler öncesi biraz soluklanma zamanı, Çandarlı'ya gidip eski günlerdeki gibi deniz kıyısında yürümek istiyorum, balıkçı teknelerini seyretmek, kıyıda çay içmek.
Seneye baharda gitmek istiyorum Çandarlı'ya, baharda çok daha güzel orası..
Seneye?
Seneye?
Benim senem var mı acaba?Kimbilir...
İnsanın hayal kuramadan,yarından öteye plan yapamadan yaşaması ne kötü birşeymiş meğer.

Gideceğim, ben seneye de gideceğim Çandarlı'ya, oğlum için..

16 Ağustos, 2012

Evdeyiz.
Hala acım var ama yapacak birşey yok..
Anneler, babalar bizde.Ağabeyim de.
En üst kattaki odaya yerleşiyorum, banyom da ayrı, böylece daha rahat edeceğim,Klima ile daha rahat ediyorum ve sürekli televizyon izliyorum, izlemiyor da bakıyorum sadece.
Bebeğimle konuşuyorum hep.Ultrason resimlerine bakıp seviyorum burnunu, ağzını, ellerini..
Umut.
Adı Umut olacak bebeğimin.
Umuttan başka hiçbir şeyi olamayan bizim, eşimin ve benim umudu olacak bebeğim.
Umut'la büyüyor içimde..

Evde bir tuhaflık var ama.
Herkes en alt kattaki salonda, ara katta kimse yok oysa oturma bölümü orada.Allah Allah, bu kadar insan neden en alttaki odaya sıkışır anlamıyorum, internete takılıyoruz diyor Ağabeyim, annemler de mi??

Kayınvalidem kötü görünüyor, migreni tutmuş, onunla konuşuyoruz biraz, mutfak masasında, benim annem seviyorum diye tarhana çorbası yapıyor.
Çıkıp biraz daha uyuyacağım, ağrı kesici alamıyorum hala ve vücudumun belimden aşağısı düşecek sanki, zor yürüyorum.

10 dakika kadar uyuyorum.
Kalkıp balkona çıkmak istiyorum, ağabeyim geliyor.
Elinde bir kağı ve kalem veriyor.
"ne yapıyorsun yatan manda"diyor gülerek. Haklı, manda gibi devrilip yatıyorum koca karnımla.
Balkona gelip bir tabure alıp oturuyor yanıma, eşim de geliyor ama geri dönüyor hemen.
"azıcık konuşalım "diyor ağabeyim ???

"bak canım.İnsan hücreleri şu kağıda çizdiğim şekildedir.Şöyle şöyle büyürler"diyor üzüm salkımı gibi birşeyler çizerek.
"senin kitle şu şekilde büyümüş......." uzun uzun anlatıyor.
Onu dinlemiyorum artık.Birşeyler anlatmaya çalışıyor bana, alnında terler birikiyor, sigara yakıyor.
"Abi "diyorum."sonuç? "

"kitle kötü huylu "diyor.
"yani "diyorum kesik kesik.
"pataloji sonucu kötü sonuçlu geldi.Batın sıvısında da var bu hücrelerden ama korkma,Tedavi olacaksın ve iyileşeceksin...."Konuşuyor ama duymuyorum.Dudaklarının hareketlerini görüyorum ama duymuyorum onu.
"ama bebeği almak gerekebilir"
"nasıl ?"diyorum."olmaz vermem bebeğimi!"
"eğer bebeği almazlarsa tedavine başlayamazlar ve bu sinsi hastalık sen de biliyorsun ki çok hızlı ilerliyor.Doğumunu beklersen herşey senin için.....geç olabilir"
Yutkunuyor mu bu adam?
Birkaç dakika kadar denize baktığımı hatırlıyorum, bebeğimi vermek?
Hayır.

"tamam "diyorum sakin hatta usulca.
"ne yapmam gerekliyse sen planla ben uyayım, bebeğim kalacak, tıbbi programınızı öyle yapın, vermeyeceğim onu "
Şaşkınlıkla bakıyor yüzüme. Tepkimin daha farklı olmasını bekliyordu sanırım.

"şimdilik bebeğin az daha büyümesini bekleyeceğiz.20 gün kadar sonra görüştüğüm bir onkologla kemoterapi almaya başlayacaksın ama şöyle bir sorun var,tüm araştırmalarıma rağmen başka bir örneğini bulamadık, bir japon kadın örneği var sadece japonya'da, o sebeple çok araştırmam lazım tedaviye kadar, şimdi Kırşehir'e döneceğim ve 20 gün sonra geleceğim "diyor ve yola çıkmak için vedalaşıyor.

Kocam geliyor.Yüzüme bakıyor dikkatli dikkatli, duyduğum zamanki tepkimi anlamaya çalışıyor.
"iyiyim "diyorum gülümseyerek."üzülme"

Mutfağa iniyorum herkes orada, onlar da sessiz, tepkimi ölçmeye çalışıyorlar, onları seviyorum ,çok hem de.
"Üzülmeyin" diyorum , "herkesin başına gelebilecek birşey benim başıma geldi, biz yeneceğiz bebeğimle"

Yakışıklı oğlum sen de üzülme...
Herkes odada..
Herkes merakla ve şefkatle bakıyor yüzüme.
Hepsini çok seviyorum ve onlara bu acıyı tattırdığım için çok üzülüyorum.
Eşimin kardeşi, eşi ve en yakın arkadaşı da gelmiş. Doktor ben odaya gelmeden açıklama yapmış zaten onlara, yatağa alıyorlar beni.
Çok ağrım var, acıdan ağlıyorum.Ağrı kesici istiyorum hemşireden, "bugün verilmesi gerekn miktar verildi maalesef, dayanmalısınız "diyor.Acımı unutabilmek için o halde ayaklarımla yatağın kenarına vuruyorum, canım çok acıyor çoook...
Bebeğimi soruyorum "iyiymiş "diyor eşim gülerek "görmüş doktor amcası onu"

Ben ağladıkça anneler de ağlıyor, ağlamak istemiyorum ama elimde değil, dayanamıyorum acıya.
Kocam yatağın başında, yatak demirlerinin arasından elimi tutup öpüyor, gözleri hala kırmızı..

3 gün sonra pataloji sonucu çıkacakmış.
Doktor çok büyük bir kitle aldıklarını anlatıyor, "ben böyle birşey görmedim "diyor. "aspire ettiğimiz şekliyle 20 cm e yakındı !"

2 gün kalacağım hastanede.
2 gün sonra eve çıkacağız, annemler de bizde olacak, sonuçları bekleyeceğiz ardından.

Hemşire 8 saat birşey yememem gerektiğini söylüyor.
Susadım diyorum ona bile hayır diyor, dudaklarımı ıslatıyor annem.

Bebeğim hiç oynamıyor, aklım onda, tekmelerdi oysa, hala uyuyor mu ki ?

"yarın sabah sizi kaldıracağız, mobilize olup koridoru turlamanız gerekli" diyor ama tuvalete gitmem gerekiyor "asla "diyor."şimdi olmaz, sürgü verelim " İstemiyorum, dişimi sıkmam lazım tek bildiğim o.

Bebeğim uyan artık, bak annen uyandı, sen de uyan ne olur, uyan ,uyan meleğim...
Ücretsiz izne ayrılıyorum apar topar.
Her zamanki gibi çok yardımcı oluyor müdürüm de arkadaşlarım da.

Sabah erkenden geliyoruz hastaneye.
Annem babam, eşimin anne ve babası, ağabeyim,erkek ve kız kardeşim de hastanede.
Hemşireler hazırlamaya geliyorlar beni. Şaşkın şaşkın bakıyorlar birbirlerine, biri dayanamayıp "hamilesiniz siz ?"diyor, gülüyorum.Sakinim nedense.

Doktor geliyor; "bebek anesteziden çok etkilenmesin diye gereken ayarlamayı miktar olarak ayarlayacak anestezistimiz ,elimizi çabuk tutacağız.Pataloji kısmını da programladık, yalnız ameliyat sonrası size ağrı kesici konusunda yardımcı olamayacağım bebek etkilenmemeli, dişinizi sıkacaksınız maalesef,hafif ve gebelik sırasında zararı olamayan bir ağrı kesici verilecek ilk anda "dedi.

Sedyeye aldılar, Kocam elimi tutuyor, gözleri kıpkırmızı, ağlıyor mu bu adam?  Gülümsüyorum, "akşama hastane yemeği yemem ona göre, sevdiğim şeylerden birşeyler al "diyorum, gülümsüyor.Çok seviyorum ben bu adamı..."elimden birşey gelmiyor, keşke gelse de acıyı bölüşebilsem "diyor.
Anneler ağlıyor, babamı göremedim..Saklanmış olmalı, ağlamak ayıp değil ki babacığım..

Birkaç kelime konuşuyoruz ameliyathanede, hemen uyuyorum, hiç uyuyamadım ki bir gece önce.Uyuyup uyanacağım ve bitecek.
Bir
İki..
üç...


Bulduğumuz doktorları dolaşıyoruz tek tek.
En son görüştüğümüz doktor Kadir Bey en içime sineni.Aslında hastanenin tüp bebek bölümünün şefi ama oldukça deneyimli birine benziyor ve bana yaklaşımı çok güven verdi ilk andan.

Muayeneden sonra o da "hemen alınmalı"dedi sadece.
Benzer bir ameliyat yaptınız mı diyoruz, "bu pek rastlanan bir durum değil "diyor.
"Tedaviyle edinilmiş, kıymetli bir bebek. Çok dikkatli davranılmalı, kitle bebeğin vücutta yerleşik olduğu bölgeyle yapışık.Anestezi alacaksınız.Kitlenin hemen ameliyat sırasında patalojiye gönderilmesi gerekiyor,iyi bir ekip yapmalı operasyonu.Ben olayım ama olmayayım ama lütfen 24 saat içinde ameliyat kararı alın"dedi.

Bacaklarım titriyor, kulaklarım uğulduyor, hala tekmeliyor bebeğim...

"bebek iyi mi peki "diyorum.
"Çok iyi görünüyor"diyor gülümseyerek. "Çok yakışıklı bir adam "

Oğlum...
Bir oğlum olacak yani inşallah.Herşeyi atlatabilirsek bir prensim olacak, minicik elleriyle bana tutunsun diye dua ediyorum. İçimdeki bir duvara tırnaklarını geçirip yapışsın ve hiç kopmasın istiyorum oradan.

Eşim şaşkın ama asıl şaşkınlığı benim sakinliğime.
Ne yapabilirim ki, hayat tutmuş elimden kendi rotasında yürütüyor bizi. Ağlasam, bağırsam, herşeyi kırsam yok mu olacak içimdeki kitle, bitecek mi herşey.

2 gün sonraya tam da doğumgünüme, ameliyat günü alıyoruz.

Tam odasından çıkarken sesleniyor doktor; "İyi dinlenin ve moralinizi yüksek tutun "
Gülümsüyorum, bebeğim minik bir tekmeyle cevaplıyor doktor amcasını.
Yeni doktor da şaşkın.
"Tuhaf bir kitle var burada" dedi.
Hani şu çok ünlü profesörün "bir kitle var ama endişe etmeyin, iç huzuruyla evinize gidin 4,aydan sonra kendiliğinden kaybolacaktır, sadece corpus luteum bu "dediği ve amniyosentezimi yaparken başka bir prefösörün hastası olduğumu iddi ederek bağırıp çağıran, azarlayan ve derdimi anlatmama bile izin vermeyecek kadar sinirlenen ve beni muayene etme gereği bile duymayan diğer üniversite hocasının göremediği kitle!

Nur topu gibi olmuş, bu profesörün ölçebildiğine göre 17 cm !
"Bebek için büyük tehlike ,bunun alınması lazım, diyaframınıza doğru yerleşmiş, bebek şimdi 5 aylık ama büyüdükçe çok sorun çıkaracak "dedi ve" ilk kez böyle bir durumla karşılaştığını" da ekledi!

"Bu ameliyatı yapabileceğini ve el emeği olarak alacağı para için bizi arayacağını" söyledi, çıktık.

Bir kafeye oturduk.
Kafamız artık iyice bir dünya.
Doktor Ağabeyimi arayarak anlatıyorum durumu, görev yeri Kırşehir. "En kısa sürede geleceğini "söylüyor.
Annem doktora gideceğimi biliyordu , kayınvalidem de .İkisini de arayıp kısaca özetliyorum, sesimdeki vehameti kontrol ederek.

Ne yapacağımız konusunda en ufak bir fikrimiz yok, tek bildiğimiz alınması gerektiği, zira gittikçe o kadar zor nefes almaya başladım ki, hızla aldığım kiloların bu kitleye bağlı olabileceğini söyledi doktor, offff içim sıkılıyor.

Ameliyata karar vermeden hemen 2 gün içinde 2-3 doktorla daha görüşmemi istedi Ağabeyim.
Ofisi arıyorum ve ücretsiz izin alabilmem için ne yapmam gerektiğini öğreniyorum, sabah gidip dilekçemi vereceğim personel işlerine.

İnternete girip 2-3 doktor araştırıp bulacağız akşama, sabah erkenden de gidip görüşeceğiz.

Yorgunum, ayaklarım şiş, mutsuzum, bebeğim tekmeliyor...



11 Ağustos, 2012

Çok şükür amniyosentez sonucu herşey normal.
Bizim fetus sağlıklıymış çok şükür çok...
Hastanade yaşadıklarımı unutturdu bana, Allah'ım büyüksün..

Hızla kilo almaya devam ediyorum,tüm gün o kadar az şey yiyorum ki nasıl kilo alıyorum aklım almıyor doğrusu.Bebek daha minicik, kilo almaya başlamadı ki bana kilo aldırsın, annem 7.aydan sonra hızlı kilo alacağımı biraz frenli gitmemi söylüyor ama nerdeee, daha 18.haftam ve ben neredeyse 15-16 kilo aldım bile.

Evdeyken neyse de işe giderken oldukça sıkıntılı oluyor, bir dünya hamile kıyafeti aldım şimdiden, benle aynı sürede hamile kalanların çoğu daha yeni yeni hamile kıyafetlerine geçerken benimkiler eskidi bile.

Şu kitle, çok düşündürüyor beni.
Neyse ki, tanıdık biri vasıtasıyla bir kadın doğumcu ismi aldım,yarın arayıp randevu alacağım, o takip eder artık doğurana kadar. Hekim olan ağabeyime de anlattım biraz, ihmal etme sakın diye sıkı sıkı tembihledi, erkekn bir vakte randevu alabilirim inşallah.
Bu randevuda cinsiyetini de öğreneceğiz, vakti geldi artık:) Çok da önemli değil ama merak işte;)

Bebeğime mektuplar yazmaya başladım bir yandan, bir gün okusun gülümsesin diye.Vardı ya hani "doğmamış çocuğa mektuplar"kitabı, onun gibi, aman Allah korusun öyle olmasın da, doğsun da okusun benim minik sıpam:)

Hala karnımda olduğuna inanamıyorum, henüz bir kıpırtı hissetmediğim için olmalı, geceleri ççok seviyorum onu sessizlikte konuşuyoruz uzun uzun. En çok kime benzediğini merak ediyorum, yüzü nasıl acaba, elleri, burnu, gözleri...

Size yazdım biraz da ona yazmalı , küstürmeyelim minik meleği...

02 Ağustos, 2012

Amniyosentez için üniversite hastanesindeyiz.
Bir iğneyle karnıma girip bebeğin içinde olduğu sıvıdan örnek alarak bir anomali olup olmadığına bakacaklar.Düşüncesi ürpertici ama sadece ben doğurmayıp bir sürü kadına bu işlem yapıldığına göre ben de yaptırabilirim demektir.
Sekretere randevumu hatırlatıyorum, bizi bekleme bölümüne alıyor, küçücük bir alan,oturacak yer yok ve eşlerinin yanında oturan genç ve sağlıklı erkeklerden hiçbirinin de bana yer vermeye niyeti yok, küçücük pencereden giren havayı idareli kullanmak gerekli zira içerideki hava az sonra bitecek kesin!
Koridora çıkıyorum.Yine uzun bir bekleme süresi sonrası hemşire ismimi okuyor.Allah'ım yardım et ve sağlıklı haberler duyur bana..

Genişçe bir salon.Jinekoloji ihtisası yapan birkaç doktor daha var içeride, genç genç çocuklar.Hoca karartıyor içeriyi,kapı hafif aralık.Karnıma iğnenin gireciği yerin açık olduğu bir örtü örtüyorlar,kocam dışarıda, gözüm monitörde.
Hoca iğneyi hazırlıyor ve o sırada bana "doktorunuz kim?"diyor. "takip eden bir doktorum yok henüz "diyorum. "Bir süre önce şüpheli bir durum için falanca hocaya gittik sadece "diyorum "konsültasyon için"
Hoca birden kıpkırmızı oluyor , zaten heyecandan titreyen beni ağlatacak kadar yüksek bir sesle "madem onun hastasısın bana neden amniyosentez yaptırıyorsun kardeşim "diye bağırıyor.Asistanlardan birine "sorun sekreterlere kim vermiş bu randevuyu, neden o hocaya vermemiller madem onun hasatası "diyor.Kızlardan biri çıkıyor odadan ,ben "hocam biz ona fikrini almak için gittik o benim dok...."
"kardeşim neden o hocanın adını vererek randevu istemediniz "diye bağırıyor hala.
"hocam anlamıyorsunuz o benim doktorum değil, beni takip etmi...."

Karnıma iğneyi öyle bir saplıyorki iğnenin deri ve yağ tüm tabakaları geçerken çıkardığı gırrrç sesini duyuyorum, çok canım yanmış olmalı ki "ah !" diyorum, kocam kapıda, Hoca kocama dönerek "çık dışarı sen "diye bağırıyor, ne olduğunu anlamıyor adam,öyle şaşkın bakıyor ki, sessizce ağlıyorum, canım hala yanıyor....

Öfkesi hala geçmemiş, Asistana "bu randevuyu kim vermiş bulun bana "diye bağırarak çıkıyor odadan.
Kalkıp üzerimi toparlıyorum.
Asistanlardan biri halime acımış olacak ki "hocalar birbirlerinin hastalarına bakmazlar. Siz randevu alırken kendi doktorunuzun ismini vermeliydiniz, ona sinirlendi "diyor. "Anlatamıyorum derdimi, o hoca benim doktorum değil, başka bir hoca ona görüşünü almak için gönderdi, aldık.Başka bir doktor bulup gebeliğimin sonuna kadar onun kontrolünde olmak için doktor arıyoruz "diyorum.
"olsun "diyor."o hoca baktıysa yine ondan almalıydınız"
Yok beni anlamayacak bunlar.

Koridorda bir bankta oturuyoruz, ortalık karıştı iyice, ben hala ağlıyorum ve hoca önümüzden geçip gidiyor, sonra tekrar geçiyor ve gözlerinden alev çıkarak bakıyor bana hala, ne yaptığımı anlamış değilim ki, derdimi de anlatamadım ve zaten korkuyla karışan heyecanıma bir de bu tavır eklendi, kendimden geçiyorum...

Bir süre dinlendikten ve biraz su içtikten sonra, koşarak oradan uzaklaşmak geçiyor içimden, Hocayla tekrar karşılaşmak istemiyorum,  acımasız bakışlarıyla tekrar karşılaşmamak için hızla çıkıyorum hastaneden.
Çok eski bir binanın en üst katı.Tam randevu saatinde oradayız.Oldu bitti sevmediğim galoş giyme ve sekretere meram anlatma faslı sonrası bekleme salonundayız. Tam adına yakışır bir salon olduğunu gösterir şekilde, bekliyoruz da bekliyoruz..İçeride bir hasta var ve randevu saatimiz 20 dakika sarktı.Dakikaları sayar oldum geceden beri..Kocam daha sakin, artık bir uzvu olduğuna emin olduğum telefonuyla başbaşa, internetten haber okuyor , bense çantam kucağımda, ayaklarıma olmayan ayakkabılarımı giyemediğim için giymek zorunda kaldığım parmak arası terliklerimle ve uykusuzluktan şişmiş gözlerimle Nişantaşı trafiğini seyrediyorum camdan.

Sonunda çıktı hasta.Hemşiresi içeri davet ediyor, muayene odasından önce odasında konuşuyoruz.Durumu anlatıyoruz, orta yaşlarda, sakin, zoraki gülümseyen  bir profesör.Muayene odasına geçiyoruz, daracık bir oda, bu şatafata bu oda biraz tuhaf olmuş ama muayenehaneye yerleşmeyeceğimize göre beni ilgilendirmez deyip hazırlanıyorum.
Kısacık bakıyor ekrana.Henüz 16 haftalık, cinsiyeti hakkında fikrini soruyor kocam, "erken henüz"diyor Hoca "ama babasına benziyor"diyor gülerek..

"Burada bir kitle var ama korkmayın "diyor."hamileliğiniz ilerledikçe geçecektir.4.-5. aylardan sonra kendiliğinden kaybolur"Önceki Prof'un ölçümleyemediği nazal kemiği ve down şüphelerini soruyorum "sorun yok,herşey yolunda, evinize gidin ve kendinize sizi takip edecek bir doktor bulun, içiniz ferah olsun "diyor. Derin bir oh çekiyorum,çok şükür herşey yolundaymış."yalnız amniyosentez yaptırın "diyor.
"burada ben de yapabilirim üniversite hastanesinde de yaptırabilirsiniz "diyor.
Sekreterine hocanın amniyosentez ücretini soruyorum, maaşımın yarısı olan rakamı duyunca üniversite hastanesi daha uygun geliyor bize, teşekkür edip ayrılıyoruz..

Bugün mutlu bir gün,bebeğim ve ben iyiyiz ve herşey yolundaymış çok şükür.Şimdi sürekli takibimi yapacak bir doktor bulmalıyız, atlattık şu stresi..

Uzun uzun yürüyoruz kocamla, vitrinlere bakıyorum, küçük bir kafede yemek yiyoruz, işten izinliyim bugün ve çok mutluyum, tekmeliyor miniğim..Babasına benziyor derken erkek olduğunu mu imaya çalıştı acaba? Sanırım öyle, sağlıklı olsun da hiç önemli değil, ne çok bekledim onu ben...

Ertesi sabah erkenden üniversiteyi arayıp amniyosentez yaptırmak istediğimi söylüyorum bölüm sekreterine, özellikle istediğimiz bir doktor olup olmadığını soruyor "hayır "diyorum. "h"angi hocamız uygun olursa olabilir, henüz beni takip eden bir doktorum yok"
Profesörlerden birinin adını söyleyerek randevu gün ve saatini söylüyor, not alıyorum.
İnşallah amniyosentez sonucu da sağlıklı gelir, önemli köşebaşları bu işlemler, önemsemeli, ziyadesiyle önemsiyorum ben de.

Amniyosentez gününe kadar işe devam, bebeğim sağlıklı ya ne yazar deyip işe koyuluyorum, şişen ayaklarım ve çok az yememe rağmen hızla artan kilomla.