29 Kasım, 2012

Çok uzun zamandır uğraşırım dikişle, nakışla, boyalarla, süslemelerle..Çok iyi bildiğimden değil, durmaksızın artan bir öğrenme çabasıyla yapılabilecek sade çalışmalar işte.
Bir de mutfak maceralarım vardır dillere destan. Annesi Antep'li olan benim maalesef yemek yapmakla aram pek iyi olmasa da tatlılara, kek ve pastalara olan aşkım anlatmakla bitmez:)Örneğin makarnaya 3.bir çeşit sos tarifi bulmak çok ilgimi çelmese de yabancı bir sitede rastlayıp, isminin nasıl telaffuz edildiğini bilmediğim tatlıları bile, reçetelerini çözmeye çalışa çalışa denemişliğim çoktur:)Ha kimisi parmak yedirten cinsten olmuştur, kimisi de yapıldığı ülkeye göre belki lezzetli ama türk damak tadı için dinlen dinlen kaç minvalinde bir hal almıştır ama olsun, denemek başarmanın yarısı:)

Hiç üşenmeyip popcakes, cupcake, cheesecake, kurabiye, makaron, pasta süsleme(çiçek modelleyerek), insan ve hayvan figürleri yapımı, makaron, tart yapımı, çikolata yapımı, ev yapımı makarna kurslarına taşınan benim için mikserim ve emektar fırınım el ayak gibi oldu neredeyse, olsa da yapıyorum yani olmasa da:)
Türk mutfağında yaygın olan şireli tatlıları pek sevmem yapmam da ama her çeşit kek, pasta, bisküvi, kurabiye ilgi alanıma girer.
İnternet malum bir deniz, oradan pek çok şey öğrenebildiğim gibi, ilgimi çeken kitapları da getirte getirte iyi bir mutfak arşivim oldu , onları da karıştırdıkça insan anlıyor ki binlerce reçete var ve biz çok çok ama çok azını biliyor, deniyor yada yapıyoruz.Alman pastası olarak yaptığımız ve özellikle hanımların günlerinde sık sık yer alan kekin orijinal tarifinin biizm yaptığımızla ne kadar farklı olduğunu hatta lezzetinin bile sadece uzaktan akraba olabildiğini gördüğümde, bizim yaptığımız pek çok tatlının farklı versiyonlarını da araştırmaya başladım bir dönem.

Popcakes,cupcake de şu günlerde ülkemizde revaçta ya, böyle böyle okurken ilgimi çekti, muffinin akıl almaz çeşidini yapıyorlar mesela, kabaklısı bile var ve ilk anda nasıl yani dedirtse de deneyince tekrar denenebileceğini görüyor insan, hele tartlar.Patlıcanlıdan balkabaklısına , hatta suşili bile yapıldığını gördükçe ben de denedikçe denedim, tabii ilk denemelerde kobaylara da ihtiyaç oluyor:) Zira hiçbir ilk deneme çok da başarılı olamayabiliyor ancak 2. ve 3. denemelerde dengeyi tutturuyor reçete, bunda o reçetelerde yer alan örneğin buttermilkin bizdeki karşılığını tam bulamamak sıkıntının ilk basamağı.

Her neyse, emektar fırınımın başında geçen bu deneme seanslarını da blogda paylaşmak istiyorum artık,  Umut paşa'dan arta kalan zamanlarda yapabildiklerimi paylaşabilirsem eksik fazla kısımlarında görüş de alarak belki en doğrusunu daha kolay bulabilirim öyle ya:)

Daha önce denediklerimin fotoğraflarını toparlaybilirsem en kısa sürede yayınlayacağım.Ama haftasonunu oğlumla doya doya bir geçireyim de, haftabaşına inşallah, zaman önceliği her zaman onun:)

Bu yazı Umut'un seyir defterinin son yazısı olsun istiyorum.
Çünkü bundan sonrası her çocuk gibi, o da her kardeşi, her arkadaşı gibi, büyüyüp gidecek, daha özel, daha ihtimamlı değil, tüm çocuklar gibi, düşe kalka...

Bense tedavime devam edeceğim, kürlerden sonra alınacak tahlil sonuçları da önemli bu süreçte..
Hastalığımı çok nadir hatırlıyorum zaten, Umut öyle çok bağlıyorki beni hayata, bazen üzerine vazife hisseden  biri uzun uzuuuun "bizim bir rahmetli vardı "ile başlayan hikayelerini dağarcığından çıkarıp önüme dizi dizi sermediği müddetçe, aklıma bile gelmiyor. Düşündükçe beni dibe doğru çeken bir hastalığa dönmesine izin vermeyeceğim, oğlumla geçirebildiğim kadar çok zaman geçirmek için elimden gelen herşeyi yapacağım.
Okula gidişini göreceğim inşallah, önlüğünü giydirip okula götüreceğim yavrumu, ona anne sevgisini doyasıya olamasa da yeterince yaşatacak kadar ömrüm olsun diye dua ediyorum hep.
Boyalarımla, dantellerimle, ipliklerimle oyalayacağım kendimi yine, vakit buldukça hep yaptığım gibi işleyeceğim, boyayacağım, pişireceğim ve yeni yeni insanlar tanıyıp bildiklerimi nacizane öğretebileceğim küçük bir atölye açacağım, başka başka hikayeleri olan insanlar tanıyıp kendi hikayemi unutacağım..

Her renkte, her işlemede, her lezzette yeni bir hiakye çıkacak ortaya, oğlunu canı pahasına isteyen bir annenin basit ve güdüsel hikayesinden öteye, bambaşka bir hikaye olsun bundan sonrası, bir anne ve oğulun masalı olsun istiyorum, adı Umut olsun bu masalın, başka başka yerlerdeki umutsuz insanlara umut olsun bu masal...
Hayat da kısacık bir masal değil mi zaten, denizde kum gibi biz de karışıp gidiyoruz oğlumla bu akışa, gökten 3 elma düşsün, biri benim biri savaşçı oğlumun, diğeri de nerede umudu tükenmiş biri varsa onun başına düşsün...
Annelik kendi başına zor, fedakarlık isteyen ama bir o kadar da güzel bir duygu.
Bir de sonuçta böyle güzel bir varlıkla karşılaşmak, herşeye değiyor...

Umut'la evdeyiz.
Annem ve kayınvalidem de yanımda.
Birkaç gün sonra, yaralarım biraz iyileşince kemoterapiye gireceğim.Hamileyken bana azaltılarak verilen ilaçları şimdi normal dozlarıyla verecekler ki açığı kapatalım.
Saçlarım ilk kürlerde dökülmeye başlamışlardı zaten, tek can sıkıcı yanı o. Estetik olarak değil, evin her yeri, yastıklarım, banyo taşları her yer ama her yer saç..Ben ilaçlar alınır ve sabah uyanırsın tüm saçların dökülmüş olur diye düşünürdüm hep, öyle olmadı en azından benimki. Parti parti, can sıka sıka dökülüyorlar, gidip usturaya vurasım var ama kafa yapım öyle bir kesime uygun değil, zaten kaş ve kirpiklerim de dökülüyor iyice tuhaf olurum diye cesaret edemiyorum açıkçası.
Pansumana gitmem gerekiyor, bazı noktalardaki dikişler de alınacak, bölüm sekreterinden tut da tüm asistanlar ve jinekologlar tanıyorlar beni, şaşırıp sekreter hanıma soruyorum, "ameliyatınıza çok kalabalık bir ekip girdi, hemen hemen tüm asistanlar da izledi, bir tez çalışması olacak durumunuz"diyor. Anlıyorum zira, biz ilk öğrendiğimizde ne çok araştırmıştık internetden de bir japon hanım dışında vaka örneği bulamamıştık, olsun olsun, bir gün birilerine ışık olacak bir tez olsun.

Umut uslu bir bebek.
Gaz sorunu yok, uyku sorunu yok, uslu uslu bakıyor etrafa.
Emzirmeyi çok istiyordum bebeğimi ama hem aldığım ilaçlardan dolayı, hem hemen doğum sonrası emziremediğimden olsa gerek, birkaç damla dışında süt gelmiyor göğsümden, göğsüme bakıp bakıp ağlıyorum, oğlum mamayla besleniyor, neyse..sağ ve sağlıklı ya yeter bana...

Anneler gereken herşeyi yapıyor zaten, bol bol dinleniyorum.
Kemoterapi günü yakın, Gökhan Hoca'yla yeniden konuşuyoruz, bebeği soruyor hep, "zor kısmı atlattık, ha gayret şimdi "diyor.
3-4 saat kadar sürecek yine diyor, ilk 3 ten alışığız zaten işleyişe ama bu kez ilaç dozları aratacağı için, ilklerde görülmeyen kusma vs şikayetler endişelendiriyor beni.
Yoruldum da sanırım.
Ne hamileliğimin tadını çıkarabildim ne lohusalığımın diye düşünüyorum bazen.
Ya bana ya bebeğime birşey olursa diye 7.ayında alabildiğim ilk patiği, battaniyesi ve minik beşiğiyle yaşadım yaşayabildiğim kadarını.
Hani odalar düzenlenir, eşyalar alınır, süslenir falan ya...
Benim oğlumun yatağımın başucunda duran bir minik beşiği, bir patiği, bir hastane çıkışı takımı, battaniyesi vardı sadece, bir de kendi dolabımızın içinde ayırdığım ve içinde bezleri duran çekmecesi..
Hep bir yanı buruktu hamileliğimin, sadece domates istemişti canım da eşimin güldüğünü hatırlıyorum; "memur karım benim, aşermesi bile sorunsuz, benim bildiğim avakadoya yada mevsimsiz yeşil eriğe aşerilir ama "demişti epey gülmüştük.

Şimdi kucağımda , Allahımın bana  hediyesi..
Ameliyatla overlerim, rahmim, karın zarım vs de alındığı için başka bebek şansı olmayan annesinin ilk ve tek kuzusu, kınalı kuzusu...

Tüm bunlar cerrahi bir de menapozu getirdi beraberinde doğal olarak, bu yaşta menapoz...
Tüm yaşananların içinde bir de erken gelen menapozun etkileri, sorunları...

Yol uzun daha ama aşacağım, aşacağız kepçe kulaklı oğlumla, büyüyeceğiz, ya da belki o çoktan sınavını verdi ve büyüdü de büyüyecek olan benim.

Ne güzel işte , ben de; Umut'la büyüyorum...



Gözümü açtığımda ameliyathanenin bekleme kısmındayım, çok ama çok üşüyorum. Dişlerim birbirine vuruyor.
Kim olduğunu görmediğim bir kadın ve bir erkek konuşuyor; "kendine geldi, ara da odasına çıkarsınlar"
"İyi misiniz"diye soruyor kadın, başımın ters tarafında duruyor, görmüyorum onu, sadece   "üşüyorum "diyorum. Bir battaniye daha getiriyor, o üzerimi örterken hastabakıcı geliyor beni almaya.
Saçımdaki boneyi çıkarmışlar, burnumda bir hortum var hissediyorum, canım çok yanıyor...
Asansöre bindiğimizde kendime daha çok geliyorum, karnımın şişliği inmiş...Oğlum...nerde acaba? İyi mi? Herşey yolun gitti mi ki...

Odaya geliyoruz.
Herkes kapıda, yüzlerini seçiyorum ama konuşacak takatim yok, gülümsüyorum.Onlar da..Güzel gülüyorlar, endişesiz...
Yatağıma alıyorlar beni, hala uykum var.

2-3 dakika sonra pembe kıyafetli bir hemşire giriyor odaya, arkasından 2 tane daha..Öndeki, daha tecrübeli olan hemşirenin kucağında..Umut...Küçücük..sadece saçlarını görüyorum, ne çok saçı var:)
Karın kısmım göğsümden aşağı dikey olarak bandajlı olduğu için yüzüstü,  bacaklarıma bırakıyorlar oğlumu.Uyuyor..Allah'ım, ne kadar tatlı, ne kadar masum..Kucaklayamıyorum ama koklamak istiyorum bana doğru yaklaştırıyorlar, kokusu..Cennet kokusu bu mu acaba, öpüyorum, içime çeke çeke öpüyorum. Burnumdaki hortumdan çok yaklaşamıyorum, saçlarını seviyorum, ellerini...5 parmağı var bu elinin, dğerine bakıyorum ,onda da..İlaçlar ona ne yaptı bilmiyorum, kararımın bir faturası olsun istemiyorum onun üzerinde, çok dua ettim,çok....



Çok şükür çok sağlıklı.
Zamanından çok önce doğmasına rağmen kilosu ve boyu yerinde.
Erken doğduğu için hazır tutulan ambulans, yenidoğan acil servis...Oğlum 1 saat bile küvözde kalmadan yanımda, o bir cengaver, o bir savaşçı.

09 Kasım, 2012

Paris


Paris gezisinden kalan kareler.
4 günlük bir geziye pekçok sığdı ancak gezerken unutuyorum fotoğraf çekmeyi:)
Pierre Herme' siz olmaz değil mi, uğrayıp, bir de kuyruğu bekleyip, üstüne de  tanesi 3 euro'dan ! makaron da aldık:)))) Ben tanesi 3 euroyu görünce sırf tatmak için birkaç tane aldım tabe:)












         Donarak gezdiğim Eyfel kulesi:) Az daha kalsaydık beni de kulenin demirbaş listesine ekleyeceklerdi:)








EXPO tanıtımları dönüyordu, bayrağımızı görmek çok güzeldi:)