25 Şubat, 2014

Kreş sorunsalımız:)



Kreş konumuz gittikçe içinden çıkılmaz bir hal alıyor...
Oğlum Ekim 2010 doğumlu, 3 yaş 4 aylık..
Kreşte de 3 yaş,4 yaş ve 5 yaş grupları var.
Ben Umut'u geçen yıl da aynı kreşe vermiş ve ilgilerinden , personelinden çok memnun kaldığım için bu yıl da aynı yere vermiştim.
Müdür anneleri de, öğretmenleri de hatta servis şoförü amcaları da onlara o kadar sıcak yaklaştılar ki yeni bir kreş arama gereği bile duymadım 2.yıl.

Bu sene, öyle arada bir durum oldu ki, okul başladığında Umut tam 3 yaşındaydı ve doğal olarak 3 yaş grubuna verildi ve geçen yılki öğretmenimizle devam etti. Öğretmenini ben de o da o kadar çok seviyoruz ki bu duruma çok sevindik.
Ancak 3 yaş grubu en küçük grup olduğu için bu sınıfta altı bezli olan çocuklarımız da vardı ve Umut çok net ve rahat konuştuğu için konuşamayan arkadaşları ilk anda aklıma takılmasa da sonrasında olan birşey yüzünden dikkatimi çekmiş oldu.
Kendisine yakın 1-2 arkadaşı var, yani tuvaletini söyleyen ve rahat konuşan ancak diğerleri oldukça küçük:(

Taa geçen sene bezini hiç sorunsuz bırakan ve geceleri altına bez bağladığımda sinirlenen oğlum son 2 aydır , gündüzleri çişini üzerine yapmaya başladı! İnanılır şey değil, yanımda oturuyor ve tv seyrediyoruz , aaa bir bakıyorum çiş yapmış ! Önce üşüttüğünü düşündüm, daha dikkatli davrandım yok aynen devam...Doktora götürüp idrar tahlili yaptırdım, temiz..
Durmadan da çaktırmadan ağzından laf almaya çalışıyorum, neden yaptığını anlayabilmek için..Sonunda geçen hafta birden "ama herkes altına yapıyor kimse tuvalete gitmiyor "deyince hah dedim, sorun çıktı ortaya ! Arkadaşlarının tuvalete gitmemesi, yada sınıf ile tuvalet arasında sürekli bir trafiğin dikkatini çekmeyişi yüzünden, tuvalete gitmemeyi normali olarak algıladı diye düşünerek hemen Müdür Öğretmenimizle konuştum. O da "ben de aynı görüşteyim, umut ve bir arkadaşı daha 3 yaş grubu için büyük kalıyorlar, isterseniz 4 yaşa alalım "dedi hemen. 
Uzun uzun teatide bulunup sonunda 4 yaşa geçmesinin uygunluğuna karar verdik.
4 yaş grubunun öğretmeni de çok seviyor Umut'u, pek sorun olmayacağını düşündüm ve dün sınıfı değişmiş oldu.
Ama akşam evde sürpriiiiz, aman Allah'ım, sevimsiz,huysuz, ağlak bir çocukla başbaşayım:)
Bana birşey anlatırken "bugün öğretmenim bana çıkmak istiyorsan çık dedi "dedi, muhtemelen eski sınıfına gitmekte ısrar etti o yüzden bu cümleyi kurdu öğretmeni ama cümleye takmış, tekrarlayıp durdu..
"Eski sınıfıma gitmek istiyorum ben" diye ağladı..
Eski sınıf konuşma yada gelişim adına gözlem yapamayacağından birşey katmak yerine yerinde saymasına neden olacak , yeni sınıfında da bir müddet mutsuz olacak, bu hafta böyle geçecek sanırım ki 1 hafta ile atlatabilirsek ne mutlu bize.
Bu yaşta bile okul/sınıf/arakadaş sıkıntısı başladı ise ben ortaokulu,liseyi tahayyül bile edemiyorum:) Ki ben o zamanlarda kaç yaşlarımda olacağım hayat normal akışında seyreder ve ben de o yaşa ulaşırsam:)

Bazen kendi annemi de düşünüyorum, özellikle böyle zamanlarda. 
Annem hemşireydi ve 27 yıl çalışarak emekli oldu ve biz 4 kardeşiz, aramız 2-3 yaş hep.Nasıl işe gittin, nasıl çocuk baktın, nasıl çamaşıra yemeğe yetiştin ki eski merdaneli bir makinemiz vardı biz çocukken, çoğu kez de bozulurdu annem leğende elde yıkardı çamaşırları. Dördümüzü de pazar günleri sırayla banyoya sokar yıkar paklar, önlüklerimizi ütülerdi...Allah'ım, nasıl güç bir hayat şimdiki hayatı düşününce..1 tanesi bile nasıl kaplıyor hayatımızı,4 tane?

Neyse, bakalım benim küçük adamım akşam nasıl gelecek eve, mutsuz görmeye kıyamıyorum onu.
O hep gülsün, ben de seyredeyim öylece...

17 Şubat, 2014

Sevgililer günü orkidesi:)

Kim demiş benim kocam sevgililer gününü unutur diye:)
Unutmadığı gibi dünyanın en güzel çiçeğini de alıp getirmiş:)
Çıktığımız dönemlerde ağzımı açık bırakacak kadar romantikti ama evlilik, çocuk pek mum ışığı, klasik müzik ve fransız mutfağı görüntüsü bırakmıyor geride:)
Çok çalıştığı ve yorulduğu bir işi olduğu için de çok üstelemiyorum ben de, ben biliyorum ya o yeter diyorum:) Ama çiçek hakkatten sürprizdi:)
Ha orkidenin fotoğrafını koyup diğer 3 ünü unutmak olmazdı..










04 Şubat, 2014

Evde olmak:)

Çalışırken daha az yorulduğumu söylediğimde gülüyor arkadaşlarım.
Hakikaten öyleydi ama . Hafta içi sabah çık akşam gel , akşam gelince sabahtan yada akşamdan buzdolabının alt rafına konmuş et/tavuk/sebze yi en pratik haliyle pişir, sofra kur, yarına giyeceklerini hazırla, bulaşıkları makineye koy, biraz televizyon izle temposu hiçbir şeymiş aslında!
Asıl sürpriz iş hayatını bıraktıktan sonra bekliyormuş beni meğer.
Zira, akşam eve gelince yatak odasındaki komidinin yada salondaki konsolun üzerindeki toz gözüme ilişmezdi, cuma akşamı da çamaşır yıkayıp pazar günleri televizyon izlerken ütüledim mi oh mis, o anki yardımcı da ortalama 10 günde 1 dip bucak silip süpürdü mü, yetiyordu işte. Neticede bizim evde Buckingham Sarayı değildi ki bir gelen bir daha bir daha gelsin de gelenin gidenin hesabı olmasın ! Neticede çalıştığımı bildikleri için biri gelecekse de ya cuma yada cumartesi akşamı için önceden haber veriyordu, ben hemen bir elektrik süpürgesi bir vileda çıkıyordum işin içinden:)

Amaaaa, işten ayrılınca ne oldu? O gözüme hiç batmayan komidin üzerindeki toz değil gözüme batmaya gözüme yapışmaya başladı. Şu ev işi denen şeyin ne nankör birşey olduğuyla tanışmış oldum böylece. 18 yaşımda çalışmaya başlayıp 1 gün bile ara vermeden 20 yıl çalışınca, başka türlüsünü öğrenmemişim ya, bir afalladım ki sormayın gitsin.

Sabah erkenden kalkıp oğlumu kreş için giydirip saat 9 da bırakıyorum onu, hemen ortalık toplanıyor, lavabolar elden geçiyor, yatak özenle düzenleniyor ki gün içinde ben bile bir daha o odaya girmesem bile - dikkatle özel örtüler falan seriliyor, bulaşık, çamaşır, market, o günün craft projesi neyse boya dik yapıştır, umut'u okuldan al, yemek yap, sofra kur, bir daha mutfağı topla, Umut'a nazla pozla yemek yedir, masal oku uyut derken bir bakıyorum sabah bir bakıyorum akşam, kendi kendime "bugün nasıl geçti " dediğim öyle çok oluyor ki.

Neyse efendim, çalışırken düzenli şekilde yardımcı kadınlarla çalışmak oldukça sıkıntılı olurdu. Zira haftasonları hem ben dinlenmek istediğim için hem de eşim evde diye hafta içi alırdım kadını ki ben geldiğimde iş bitmiş olsun ben de 1 hafta rahat edeyim. Ama ne rahat etmek!

Birini bir iş arkadaşım önermişti, arada ona da geliyormuş, çok matah değil ama işini görür deyince tamam demiştim ne diyeyim, lazım oldu mu öyle hemen bulunabilen birşey olmuyor ki bu yardımcı tayfası. Kadına telefonumu vermiş ki beni arayıp adresi falan alsın, kadıncağız da muhtemelen aramıştır ama benim tanımadığım numaraları açmama alışkanlığım nedeniyle ki bu alışkanlık çok saçma bir alışkanlık olup, tüm numaraların telefonumda kayıtlı olamayacağı düşünüldüğünde daha bir saçma gelmektedir kulağa, evden de aramış bana ulaşamamış. Adresi arkadaşımdan almış, sabah kapıyı açtım, orta yaşlarda bir hanım ve elinde de bir poşet, kıyafetleri herhalde diye düşündüm doğal olarak ama değilmiş.İlk cümlesi aynen şöyle oldu; "aradım aradım ulaşamadım dedim ki bu gezenti kadının evinde bez de yoktur,bezimi yanımda getirdim" Allam allam güler misin ağlar mısın:) Neyse, benim işe gitmem lazım, süpürge tutacak, silip toz alacak, malzemelerin yerini gösterdim, telefonumu panoya astım, yemeğini hazırladım ben çıktım. Akşam işten döndüğümdeki manzara; süpürge tutulmuş, toz alınmış ama silinmemiş yerler, mutfak tezgahında 3 soda şişesi,4 kola kutusu, boş kek poşeti ve sabah düzeltip gittiğim koltuktaki yatmış insan silüeti ! bir daha çağırdım mı hayır !

Bir diğerini karşı komşum buldu, bu kurnaz da perşembe günleri geliyor, o perşembe de benim tüp bebek randevum var, erken geldim saat 13.30 da evdeydim, gitmiş, yok kadın ! Tam gün yevmiyesi alıyor bu arada. Ertesi hafta sordum, "çok dişim ağrıyordu çıktım" dedi "peki" dedim, bir sonraki perşembe de tesadüf ya ,İzmir'den annemle babam geliyor öğlen,kapı duvar ! Bu kez sormadım, diğer perşembe öğlen izin alıp geldim yine yok! Ne oluyor Sabahat Hanım dedim, 3.kez yakalanınca "e senin işini 2-3 saatte bitiriyorum, başka işe gidiyorum yarım gün ne var ? demez mi ! Mübarek git git de bana söyle bari, başka işe gideceksin diye o kadar apar topar iş yapıyorsun birşeye de benzemiyor! Bir daha çağırdım mı hayır !

Bu minvalde geliştirilebilecek onlarca kadın hikayesinin sonunda öğrendim ki "ne kadar iyi niyetli olursam olayım/ iyi niyetimin sömürüldüğünü görüp ne kadar katı olursam olayım/ ne yaparsam yapayım" istediğim gibi birini bulmam çok güç ve bu yeterince ücret ödemen yada ödememenle ilgili de değil, bulabildiğimle yetinmek diye tam da benim durumuma diyorlar işte.


02 Şubat, 2014

Sigaraya hoşçakal:)

Zayıflama hikayemi yazıyordum ne güzel ama araya daha bomba birşey girdi; eşimle birlikte sigarayı bıraktık:)
Sanırım son 20 yıldır içiyorum, sanırım derken tam emin olamadım 20 mi 19 mu işte.
Neyse, biz "2014 te sigarayı bırakacağız"diye yola çıkıp bıraktık..Sadece hamileliğimde ve kemoterapi dönemlerinde içmediğim sigarayı bırakabileceğime ben bile inanamıyordum ama oldu işte:) Hele de benim hastalığımda ne büyük bir dezavantaj sigara içmek ama olmadı işte bugüne kadar..

Şimdi sigarayı bıraktık ya, rejim sekteye uğradı. Yeme düzenim tamamen tepetaklak oldu, hiç yemediğim ara öğünler, kuruyemiş atıştırma gerekliliği, çiğnedikçe beni acıktıran sakız faktörü falan derken herşey bi tepetaklak oluverdi. Olsun, "her zaman zayıflarım ama her zaman sigarayı bırakma istek ve iradesine sahip olamam" diye, sigaraya önceliği verdim:)

Sigarayı hayatından uzaklaştırmış biri olarak çok daha rahat spor yapabileceğimi, daha sağlıklı nefes alabileceğimi vs düşününce, zayıflamayı 15-20 gün sonraya öteledim.

Canım istemiyor mu istiyor tabii, özellikle kahve tutkunu olan biri olarak çook istediği zamanlar oluyor ama içmiyorum işte. Kahvenin her türlüsünü; türk kahvesini, aramolı kahveleri, filtre kahveyi velhasıl her çeşidini çok severim ve kahve sanki sigarasız içilmez  gibi gelirdi hep ama şimdi giderek alışıyorum, tam 1 ay oldu bugün ,inşallah böyle devam ederim ve 2014 hem sigarayı bıraktığım hem de son 4 yılın ağırlıklarını  attığım bir yıl olur.