31 Ağustos, 2013

Çalışma hayatımın son günleri yaklaştıkça hayatımın sonrasını da planlama derdine düştüm bir dönem. Benim bu herşeyi planlamak huyum yıllarca çalıştığım müdürlüğün Planlama Müdürlüğü olmasından mı kaynaklandı, mayamda mı vardı bilmiyorum ama hakkatten bıktırdı yani. Plansız yaşamanın da lezzetini almak istiyorum bazen, yarın yapılacakları düşünmemeyi ve dahi not almamayı da ama heyhat, beynim benden ayrı bir uzuvmuşcasına kontrolsüzce planlıyor işte,of of ki of:)

Her neyse, işten ayrılacağım tarih yaklaşınca önce neleri yapmayı çok sevdiğimi düşündüm, yada neleri yapmayı istediğimi..En çok mutfağı, yemek pişirmeyi, kek pasta yapmayı. Öğrenmeyi istediğim de ahşap boyama, hadi bunlarla başlayayım deyip başladım araştırmaya. Sonunda Pastamalzemeleri.com'u buldum:) Doğal olarak da Berna Gürşen'i:) Ne iyi yapmışım, nasıl iyi yapmışım da bulmuşum o çook uzun mevzu. Hemen kurs programlarını öğrendim, randevularımı ayarladım ve attım kendimi bu renkli dünyanın içine. Diğer eğitmenlerin de katkılarıyla tabii, neler öğrendim neler:) Cupcake, makaron, cakepops, pasta modelleme,kurabiye yapımı vs. Çok eğlenceli geçen, tüm sorularınıza cevap bulabildiğiniz derslerdi ve bence çok da verimli oldu.

Asıl kazanç ise başta da söylediğim gibi Berna Gürşen'i tanımak oldu benim için. Güler yüzü, canlılığı, pratik düşünüşü, dostluğu mükemmeldi. Hiçbir şeyi kendine saklamadan herşeyi en ince detayına kadar paylaştığı gibi sonraki hayatımızda işe yarayacak (kutucudan tutun da kurdelacıya kadar) telefonlarını buldu verdi, eksik malzemelerimizi oradan tamamladı vs vs.

Eğer bu işlere meraklıysanız lütfen pastamalzemeleri.com'a gidin. Berna Hocayı tanıyın, sevin, sohbet edin:) Çikolata vs diğer derslere de devam edecektim ama tam o dönem hastalığıma ait bazı tümör markerlarında oynamaları gösteren tahlilller gelince, maalesef uzanamadım tekrar oraya, Umut'a ayrıldı kalan tüm zamanlarım ama benim yerime de gidin, derslere katılın derim, orası rengarenk bir dünya...Sadece eğitim vermeyip her türlü pasta ekipmanının satışını da yapıyorlar aklınızda bulunsun.

Ahşap boyama için de yine o dönemde internette araştırırken Şermin Yarımdağ Hocamıza rastladım, onun da atölyesi karşıda ama istek olunca yollar yakın oluyor bir şekilde. Hiç ahşap boyama yapmamış, hiçbir tekniğini bilmeyen biri olarak çok sevimli atölyesinden girdim içeri. Her yer rengarenk orada da, hangisine bakacağınızı şaşırıyorsunuz. Şermin Hocamın kapının önünde bir sohbet masası var, uzun uzun sohbet de edebildik bu arada. Ahşap boyama dersleri ayda 4 ders olarak programlandığı ve ben de azimle geleceğimi düşündüğüm için, 4 dersi de ödediğim halde, maalesef diğer 3 derse gidemedim:(( Beni Berna Gürşen derslerinden de koparan ve ailece hepimizi altüst eden o hastalığımdaki yükselme seyri beni ahşap boyama derslerimden de etti maalesef.Gidemediğime o kadar çok üzüldüm ki, eşim kaygılanmaya başladı bu üzüntümden dolayı, gerçekten çok istiyordum diğer 3 derse gitmeyi de.

O ilk ders bir çerçeveyi dekopaj tekniği ile süsledik, sonraki derslere de geleceğimi düşünerek bir sürü malzeme de aldım ama nasip değilmiş işte. Şermin Hoca size gayet sakin, gayet güleryüzle uzun uzun anlatıyor herşeyi, hiç bilmeyen biri olarak bile bir sürü şey öğrenebiliyorsunuz tek derste dahi. Kalan derslere de gidebilseydim kimbilir neler öğrenecektim neler:) Tıpkı pastamalzemeleri.com gibi Şermin Hoca da hem ders veriyor hem de malzeme satışı yapıyor aklınızda bulunsun, derslerine katılmanızı öneriyorum size de. Sayfasının adı aklıma gelmedi şimdi ama internette adıyla dahi aratsanız kolaylıkla bulabiliyorsunuz zaten.

O ilk derste süslediğimiz ahşap boyama çerçevenin ham halini almıştım atölyeden çıktığımda, sonrasında kendimce boyayıp süsledin onu ama başka da birşey yapamadım o süreçte. Tahliller, filmler, ultrasonlar, sonra sonuçları, sonra onları hocayla görüşme, sonra yenilenen tedavi süreci derken içimde ukte kaldı başka bir ahşap boyama çalışmamaış olmak,işte şimdilerde tek ders aldığım dekopaj tekniği ile ahşap boyayacak, Berna Hocamın öğrettikleriyle de mis kokulu şeyler pişireceğim, demek ki neymiş; öğrenmek her yaştaymış, şimdilerde iyileştim ya biraz kurs sancılarım başladı yine, bakalım sonraki istikamet neresi olacak benim için:)

04 Ağustos, 2013

Londra Notları-3

Londra'daki 3. günümde Camden Town'ı ziyaret etmek istedim, kalabalık sokaklarında her türden insanı görüp, o cıvıl cıvıllık içinde yağmurun da olmayışının getirdiği keyifle bayağı bir dolaştım. Martha Stewart gibi idollerimden biri olan Cath Kidston'un şubelerinden birini de bulunca uzunca bir süremi orada geçirdim:) Tabii o kadar pahalıydı ki alışveriş yapmaktan ziyade bol bol baktım, kendime bir çanta aldım sadece hatıra olarak, bu şehir neden böyle pahallı yaf:)

Akşam da China Town turu yaptım, o ne kalabalık Allah'ım:) Dünyaya yayıldıkları yetmezmiş gibi harbiden kendilerine bir şehir kurmuşlar orada.Kente gelenler de oraya ziyaret edince 1 saatliğine çekik gözlülerin ülkesini ziyaret etmişim hissine kapıldım hakkatten de:) Nasıl renkli bir dünya..

Bu arada otele dönmeden Mc Donalds ziyaret etmeyi düşünürken aklıma fishandchips yemek geldi , ortalama bir balığa eşlik eden iri patatesleri yanındaki tarator benzeri sosla servis yaptıkları bir yemek, oldukça doyurucu ve farklı, öneriyorum aklınızda bulunsun hani.

Ve benim son günüme de NottingHill , Marylebone , Hyde Park kaldı. Sabah erkenden kalkıp kendimi parka attım, bol bol fotoğraflayıp sincap besledim, çimlerde yalınayak dolaştım, göz alabildiğine bir yeşilliğin içinde dolaşıp durdum:) Nottinghill meşhur filminden aklımda kalmıştı ve mutlaka görmek istiyordum, yokuşlarını  görünce bi vazgeçesim geldi ama dolaştım yine de:) Marylebone'a ise sırf Baker Street için gittim, bir yaz boyu kitap bulamadığım bir dönemde Sherlock Holmes serisini almış, Baker Street'le koca bir yazı geçirince mutlaka gidip göreceğim demiştim:) Sherlock Holmes Müzesine'de gittim gitmişken , adamın -doğal olarak- hiç yaşamadığı bir evi yaşamış gibi dekore etmişler, o ne kuyruk Tanrım, keyifliydi yine de:) Kitaplarında arada bir uğradığını belirttiği birahane de adam kadar tanınıyor ve gelenler bir de oraya uğruyor:)

Oldukça yorulduğum son gün sonrası yarına Hamleys alışverişi kaldı, oradan da Gatwick, sonra da İstanbul...
Oldukça güzel ve canlı bu kentten aklımda o kadar fazla şey kaldı ki ama iş yazmaya gelince pek birşey gelmedi nedense, ben susayım birkaç da fotoğraf anlatsın, inşallah tekrar gitmek nesip olur bir gün:)




















01 Ağustos, 2013

Londra Notları-2

2. günümüzde eşim toplantıya gidince ben de soluğu tren istasyonunda aldım ve dün hızlı bir tur attığımız oxford Circus, Picadilly Circus , Covent Garden civarını yeniden dolaştım önce. Zaten birbirlerine yürüme mesafesinde olan yerler olduğu için zevkli bir tur oldu, bol bol fotoğraf çekip mağaza gezdim. Oxford Circus'a yakın olan Waterstones kitapçısından yemek ve craft konulu kitap alışverişimi yapıp hemen yanındaki Kahve Dünyasında türk kahvesi içerek soluklandım. Gayet güzel bir kahveydi. 2,5 pound olduğunu belirteyim ve yanındaki fıstıklı lokumla birden kendimi İstanbul'da hissettiğimi de:) Aynı cadde üzerinde onlarca kahveci var, Costa, Cafe Nero vs hep yanyana konumlanmış zaten. Londra kitapçılarıyla da ünlü, hem sahaf türü küçük kitap dükkanları var hem de Waterstones gibi mağazalar, ki yolunuz düşerse Waterstones'a uğramanızı şiddetle öneriyorum, crafta ayırdıkları bölüm muhteşem, her konuyla ilgili bol bol kitap buldum, hem oturup inceledim hem de beğendiklerimi aldım, bütün bir günü orada geçirebilirdim:) En üst katında kafeteryası da var aklınızda bulunsun.

Ordan da yine yakın olan Primark'a geçtim. Primark Londra'ya gelenlerin mutlaka uğradıkları bir mağaza. Ünlü ve pahalı markaların mağazalarının arasında, içinde herşeyi bulabileceğiniz, oldukça uygun fiyatlı ürünler olan bir mağaza. Zaten o civara yaklaştığınızı herkesin elindeki Primark çantalarından anlayabiliyorsunuz. Kötü mallar da var, çok uygun fiyatlı olanlar da. Londra'da karşılaştığım tek türk grubunu da orada gördüm zaten, öyle çok şey almışlardı ki bavul satın alıyorlardı bir de:) Umut'a alışveriş yaptım uygun olanlarından, iç çamaşırı, çoraplar vs hakkatten çok uygundu, umarım hemen bozulmazlar:)

O akşamki toplantısının sonrasında akşam yemeği de olan eşim geç geleceği için akşamı da dolaşarak geçirdim, Oxford Street üzerinde aklınıza gelen tüm dünya markalarının mağazalarını bulmak mümkün. Gap Baby'de indirim vardı ve çok pahalı olan bu kentte yapılabilecek en uygun alışveriş bu oldu, Primark'tan sonra Gap alışverişi de Umut'a yaradı:) Civarı büyük bir şuursuzluk içinde gezdim, Hamleys'i de öyle keşfettim zaten:) Regent Street üzerinde ,çok katlı büyük bir oyuncak mağazası. Eşim olmadan Umut'a oyuncak seçmek istemediğim için, gideceğimiz gün yarım gün zamanı olacağını düşünerek onu son güne bıraktım.Yine de birkaç fotoğraf var aşağıda Hamleys'e ait. 32.000 parçalık ve boyu tamamlanınca 5 mt olan puzzle hala aklımda, paket o kadar büyüktü ki taşıma aracını hediye ediyordu mağaza:)

2.günün fotoğrafları da aşağıda..China Town, Camden Town da ertesi gün..


Meşhur Primark:)


Hayranlıkla izlediğim makaron kuleleri:)


Tam duvar saati işte:)


İster inan ister inanma Müzesi



puzzle dan kraliçe:)



Sherlock Holmes puzzlerı:)