18 Nisan, 2013

Sarajevo

Ve son olarak Sarajevo..Eşimin akrabaları bizi konuk ettiği için gözüme başka bir güzel gelen, yağmurun, suyun, yeşilin ve  hüznün ülkesini bir daha görmeyi o kadar çok istiyorum ki:) O zamana kadar fotoğraflarla idare eedeceğim mecburen..




























15 Nisan, 2013

Kakosi Umut..

En son 20 Mart'ta yazmışım..Her gün bir sürü şey oluyor aslında ama bir türlü zaman bulup da yazamıyorum, vaktim olduğu an da uyuyup dinlenmek için kullanmak istiyorum hooop yeniden sabah..
Eşimin memleketine, Bosna Hersek tarafına yolculuk yaptık..Umut'la oldukça zordu , bir de seyahatin ilk gününü bekleyen yakışıklı oğlum su çiçeği çıkardı:) Önce alerjik sandım ama sonra baktım ıııh değil, Türkiye'de ve evde olsak kolay da, hem yolculuk yapıp hem onun ateşini düşürmeye uğraşmak çok zordu. Düzeni bozulduğu için geceleri uyumakta oldukça sıkıntı çekti falan ama her neyse, sağsalim döndük ve kayınpederim 46 yıldır görmediği akrabalarını, eşim de köklerinin yeşerdiği toprakları tanımış oldu.
Tepeden tırnağa nehir, hüzün ve kahve kokan bir memleket kaldı anımda.
Herşeyiyle çok güzel bir ülke, N.Bilge Ceylanîn "yalnız ve güzel ülkem "dediği gibi, bizden daha yalnız bir ülke bence..Başınızı çevirdiğiniz her noktada bir nehir, bir mavilik..Kurşun izleriyle dolu evler, bombalanarak yanmış gazete binaları...Ne kadar büyük bir acı yaşadıklarını anlıyorsunuz sokaklarında dolaştığınızda; apartmanların önünde minik minik birer anıt var, o binada ölen çocuk ve yetişkinleri yazan, içiniz burkuluyor..Dünyanın neresinde yaşanırsa yaşansın savaşın ne kadar acı olduğunu düşünüyorsunuz, çocukları en çok..Kimbilir nasıl korkuyorlardı bomba seslerini duyduklarında ve kimbilir nasıl sarıldı anneleri onlara.Çok üzücü..Anlatılanları dinledikçe gözyaşlarınızı tutamıyorsunuz zaten, herkesin bambaşka bir hikayesi var bu ülkede..Kiminin tünelden kaçışı, kiminin yaralanışı ve hala kaburgalarında taşıdığı mermisi, kiminin gidip gelmeyen oğlu...

Sağolsunlar çok iyiler çok hoşlar ama koca Başçarşı'da dükkan dükkan gezdim de çay içebilecek bir yer bulamadım ya dert oldu içime:)
Bir dükkan gördüm, tabelasında aynen şöyle yazıyordu; "Malatya Pazarı--Çaykur- Bakkal" ne sevindim ne sevindim, kesin çay vardır , Türktürler kesin  diye, giriverdim kapısından 2 hanım kız tezgahta  "merhaba" dedim "no türkiş no türkiş"demezler mi? E be akıllılar no türkiş no türkiş de Malatya Pazarı nedir ??
Her neyse, sonunda sallama çay poşetleri aldım bir yerden, gezi boyunca gezdirdim çantamda, çok işe yaradı çook:)
Sarajevo'dan başlayıp Akova'ya (Bijelo Polje), Mostar'a giden bir yolculuk oldu ama en güzel yanı neydi derseniz havaalanı kısmıydı derim zira tek yolcu bizdik:) Koca havaalanı bizimdi, sohbet muhabbet bir x-ray, 2 adımda uçak:)
Çok fotoğraf da çektik, ebatları ile ilgili düzenlemeyi yaptıkça buraya da ekleyeceğim. Öyle çok fotoğraf çektik ki, konu olarak düzenlemeye çalışıyorum, bu yazıda eşimin ailesinin köklerinin olduğu Bijelo polje ve Kukule Köyüne ait olanlarını ekleyeceğim.
Bahar mevsiminde derenin taşması nedeniyle pek çok yer önce su altında kalıp ardından balçığa bulanınca, kayınvalidemin doğduğu evin yanında, arabamız maalesef çamura saplandı:) Beylerin yoğun uğraşı sırasında Umut, su çiçeği çıkarıyor olmasına rağmen  sakin sakin uyuyarak işimizi kolaylaştırdı sağolsun:)) Sonunda evin şimdiki sahipleri olan Sırp Hanım uzaktan durumumuzu görerek alet ekipmanla yardımımıza koştu da kurtulduk sağ salim:)

Ha unutmadan ; fotoğraflarla birlikte Kakosi, Sretan put, Alahimanet de geziden bana hatıra kalan:)Ha bir de leziz boşnak börekleri;)